Bıktım yargısız infaz edilmekten, bıktım bakar körlerden fakat yutkunuyorum senin için, kendim için yutkunuyorum. Yazarsın kime niçin ya neden yazdığın merak edilir.
Yazdığın kişi yazan kişinin yazgısı, aşkı, sevdası olmak zorunda mıdır? Şiirlerimi incelemezler yazılarımı okumazlar amma merak ederler bugün seni hangi kılığa soktum ya da hangi sevgi sözcükleri ile seslendiğimi...
Aslında kendimle de gurur duymuyor değilim, bu kadar etkili yazdığımdan dolayı. Sana yazmanın nasıl bir şey olduğunu bir bilseler anlasalar acırlardı kendi zavallı hallerine...
Tuval ile bir ressamım işbirliğidir aslında benim yaptığım. Tuvalde illa ki canlı bir figür mü kullanırlar? Bakarlar iç dünyasından görürler ve gördükleri güzellikleri çizerler kimi ressam çorak toprağa oturmuş kadında görür vatan hasretini, kimi ressam ise kulağını keser delidir çünkü...
Ben ise kendimi da Vinci'ye benzetirim her zaman. Şifreler koyarım seninle ilgili "Son Akşam Yemeği" tablosunda olduğu gibi... Megdalalı Meryem olursun bakarım iç dünyam sana görürüm ve yaşarım seni doyasıya... Çünkü sen bensindir ben de senimdir Monalissa sonra Yusuf misali olurum kör kuyunun içinde...
12 Haziran 2011
Efsane Etrafoğulları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.