Her zaman bakmak görmek değildir derim
Bakardın göremezdin benim ne çileler ne işkenceler çektiğimi
Senin uğruna yalan gözlerinden akıttığın yaşların uğruna
İnanmıştım kanmıştım oysa içinde sen olmayan sevda masallarına
Timsah gözyaşıymış akılttığın hatıralar bir lokma olmuş.
Ömrünü başka yerlerde harcayıp artığını bana bırakmışsın
Sonbaharım olup yaprak yaprak içimden dökülmeye başladığında
Canım yanıyordu ama ben değil içimdeki sen ölüyordun.
Kışım oluyordun saçlarıma aklar düşüren
Şimdi ise bir ağaca tutunmaya çalışan yaprağım
Rüzgara teslim olmamak için çabalıyorum
Çünkü senin gibi beni de nereye savurur bilemiyorum.
Fırtınalara bırakıyorum kendimi çünkü senden uzağa gitmek istiyorum.
Söndü içimdeki aşk ateşi, birikti günahların
Araf'ta kalmaktan yoruldum.
Bir zamanlar cennetim olan gözlerin şimdi cehennem çukuru
Boğuluyorum, boğuyorsun.
Anladım ki İblis diye bir şey yokmuş senin yanında yaşarken
Cehennem diye bir yer yokmuş senin yüreğinde aşkı yaşarken
Çünkü İblis bile senin düşüncelerinin yanında masum bir çocuk kalır
Cehennem bile cennet olurmuş kirlettiğin aşkın yanında...
Aşk dünyayı terk etmiş, sevgi insanlara küsmüş
Bu kadar ihaneti kaldıramadı, onlar da haklı.
Kurumaya yüz tutmuş hazan yaprağıyız.
Eylül geldi, esintiler hep ayrılıktan yana...
Sustu artık yüreğim
Seni iik gördüğüm gün eriyen düşlerimi buzullar kapladı
Bülbüller misali kaç ihanet dikenini taşır bu beden?
Sustu kalem, sustu insanlık, sustu bir garip Nisa
Bu gece seni içimden bağırta bağırta söktüm
Ayrılığın boynuna ilmeği geçirdim
Ardından damla gözyaşı dökersem kör olsun gözlerim
Adını bir kez anarsam lal olsun dillerim
Bir daha resmine bakarsam namerdim.
01 Eylül 2011
Paraf & Efsane Etrafoğulları
Bakardın göremezdin benim ne çileler ne işkenceler çektiğimi
Senin uğruna yalan gözlerinden akıttığın yaşların uğruna
İnanmıştım kanmıştım oysa içinde sen olmayan sevda masallarına
Timsah gözyaşıymış akılttığın hatıralar bir lokma olmuş.
Ömrünü başka yerlerde harcayıp artığını bana bırakmışsın
Sonbaharım olup yaprak yaprak içimden dökülmeye başladığında
Canım yanıyordu ama ben değil içimdeki sen ölüyordun.
Kışım oluyordun saçlarıma aklar düşüren
Şimdi ise bir ağaca tutunmaya çalışan yaprağım
Rüzgara teslim olmamak için çabalıyorum
Çünkü senin gibi beni de nereye savurur bilemiyorum.
Fırtınalara bırakıyorum kendimi çünkü senden uzağa gitmek istiyorum.
Söndü içimdeki aşk ateşi, birikti günahların
Araf'ta kalmaktan yoruldum.
Bir zamanlar cennetim olan gözlerin şimdi cehennem çukuru
Boğuluyorum, boğuyorsun.
Anladım ki İblis diye bir şey yokmuş senin yanında yaşarken
Cehennem diye bir yer yokmuş senin yüreğinde aşkı yaşarken
Çünkü İblis bile senin düşüncelerinin yanında masum bir çocuk kalır
Cehennem bile cennet olurmuş kirlettiğin aşkın yanında...
Aşk dünyayı terk etmiş, sevgi insanlara küsmüş
Bu kadar ihaneti kaldıramadı, onlar da haklı.
Kurumaya yüz tutmuş hazan yaprağıyız.
Eylül geldi, esintiler hep ayrılıktan yana...
Sustu artık yüreğim
Seni iik gördüğüm gün eriyen düşlerimi buzullar kapladı
Bülbüller misali kaç ihanet dikenini taşır bu beden?
Sustu kalem, sustu insanlık, sustu bir garip Nisa
Bu gece seni içimden bağırta bağırta söktüm
Ayrılığın boynuna ilmeği geçirdim
Ardından damla gözyaşı dökersem kör olsun gözlerim
Adını bir kez anarsam lal olsun dillerim
Bir daha resmine bakarsam namerdim.
01 Eylül 2011
Paraf & Efsane Etrafoğulları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.