Şimdi nerde o eski Ramazanlar demeye kalksam siz bana nereden hatırlıyorsun o eski Ramazanları diye soracaksınız.
Ve ben de şu cevabı vereceğim, illaki yüzyıllar öncesini hatırlamam mı gerekir insanın kendi geçmişi yok mu ya da geçmiş yüzyıllarla mı ölçülür dün ve an veya anı zaman kıstası değil diye sorularım uzardı efsane olmadan öncesine kadar...
Ve ben de şu cevabı vereceğim, illaki yüzyıllar öncesini hatırlamam mı gerekir insanın kendi geçmişi yok mu ya da geçmiş yüzyıllarla mı ölçülür dün ve an veya anı zaman kıstası değil diye sorularım uzardı efsane olmadan öncesine kadar...
Paraf'ın ve sizlerin tabiriyle Efsane yani benim tabirimle ise Üstün Irk Şairim. Yaratan bana özellik vermiş her insanda olmayan bir özellik spastiklik vermiş. Rahatsızlıklarım artmadan öncesine kadar orucumu tutardım ama maalesef 15 seneden beridir tutamıyorum. Sizleri üzmek niyetiyle anlatmıyorum bunları, ben bu özelliğimi kabullendim sizler beni bu özelliğimle kabullendiniz.
Ben en güzel ramazan anımı anlatmak istiyorum çünkü şunu iyi biliyorum ki ramazan sadece İstanbul direkleri arasında yaşanmamamıştır, dedelerimiz ve ninelerimizin eğlence kültürü vardı. Neyse babamın işi nedeniyle Bursa'da ikamet ediyorduk ve köyden alışverişe gelen akrabalar Ramazanın ilk günü bizde toplanırlardı. Sülalenin en büyük erkek evladıydı.
Babam ve annem her Ramazan böyle olduğundan dolayı alışverişi önceden yaparlardı. İlk önce dedem ile babannem gelirdi ondan sonra amcamlar sonra halamlar gelirdi. Annem iftara yemek yetiştirmek için mutfaktan hiç çıkmaz babam ise meşrubat ve benzeri şeyleri almak için ise hiç dışardan içeri girmezdi.
Ezan okunur, top patlar, oruçlar açılır, dedem benim tuttuğum orucu satın alır babannem ise kızkardeşimin tuttuğu orucu satın alırdı. Yemeğimizi yerdik tatlı olarak ise güllaç yapardı annem fakat gül suyu dökmezdi, babam sevmiyor diye. Servis ederdi güllaç'ı bana ve kardeşime iki tabak verirdi...
Oturma odasına geçerdik dedem ajans için, televizyon izlerdi. Annem tombalayı getirir babam ilk önce oynamam derdi sonra dedem yatınca o da katılırdı sahura kadar oynardık...
Şimdi size bu anılar her sene yaşanan şeyler gibi geliyordur. Fakat işin iç yüzü hiçte öyle değil. Ve şimdi size soruyorum nerede o çocukluğum?
01 Ağustos 2011
Efsane Etrafoğulları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.