20 Ekim 2014 Pazartesi

Değerler Eğitimi Sorumluluk


Sorumluluk Gözlüğü
Sınıf iki gruba ayrıldıktan sonra kümeler şeklinde oturtulur. Öğrencilere bir kavram verilip, A kümesinin bu kavrama sorumluluk alan birisinin gözüyle bakması, B kümesine ise sorumluluk almayan birisinin gözüyle bakması istenir.
A kümesindeki öğrenciler temsili bir sorumluluk gözlüğü takarlar; B grubundakiler ise sorumsuzluk gözlüğü takarlar. Her kümenin taktığı gözlüğe göre kavramlar üzerinde düşünmesi sağlanır. Öğrencilerin ufkunu açacak, yardımcı fikirler verilir. Öğrenciler uzlaştıkları sonuçları not kâğıdına yazarlar. Grup sözcüleri bu sonuçları sınıfa okur. Faaliyet başka bir kavramı incelemek üzere devam eder.

Örnek İnceleme Kavramı: Maddi Yardım
Sorumluluk Gözlüğüyle: Etrafımdaki durumu kötü olan insanlara yardımda bulunayım da sevap kazanayım. Peygamberimiz: “ Komşusu açken, tok yatan bizden değildir.” demiş. Ben de komşularım ne durumda bir ziyaret edeyim. İhtiyacı olan kimselere yardım edeyim de bu vesile ile zekâtımı vermiş olayım.
Sorumsuzluk Gözlüğüyle: Başkalarına para verirsem benim harcayacak param azalır. Onlar da benim gibi çalışıp kazansın. Zaten param bana ancak yeter, daha dondurma alacağım.

Hepimiz İçin Yapılacak Bir Şeyler Var

Sorumluluk almaya gayret etmeliyiz. Eğer çözümün bir parçası olamazsak, problemin ortağı oluruz. Sorumluluklarımızı bilirsek çoğu sıkıntıdan da kurtuluruz. Hayatla ilgili sorumluluğumuzu dışımızdaki dünyaya ve olaylara bırakırsak, her zaman çalışma ve başarımızı engelleyecek bir sebebimiz olacaktır. Örneğin, bir gün canımız sıkıldığı için; bir gün duymayı istemediğimiz bir söz yüzünden; bir gün arkadaşlar bir yere gitmeyi önerdiği için; bir gün tartışma yaşadığımız için...
Sorumluluğun bütünüyle kendimize ait olduğunu kabul edersek, hedefimize doğru bir adım daha atmanın mutluluğunu yaşarız. Öyleyse sorumluluğun kime ait olduğu sorusunu cevaplayalım; cevap kendimiz ise, "hiç durmayalım, hemen başlayalım" Dünyada hepimiz için bir şey var. Yapılacak büyük işler ve küçük işler var. Yapacağımız iş, bize en yakın olan iştir. Kazanmak yahut kaybetmek ölçü değildir. Sorumluluğumuzda "kendimiz her neysek en iyisi olmalıyız."

Örnek bir hikaye: Vaktiyle her türlü maddi imkana sahip olmasına rağmen, can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken, o odasına kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu. Bir gün hükümdar ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta süre verdi. Bir hafta içinde bir çözüm bulamazsa bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.

Yaşlı bilge üçbeş gün düşünüp taşındı; aklına hiçbir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün ve dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün yakınında koyunlarını, keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla sohbet etti. Bundan cesaret alan küçük çoban yaşlı bilgeye "Amca şu hayvanlara biraz göz kulak oluver de, ben de şu görünen köyden azık alıp geleyim, bugün azık almayı unutmuşum da", dedi. Bilge de zevkle kabul etti.
Bilge, kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir koyun yavrusu kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Aşağı inip onu çobana verdiği sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi. Bu amaçla uçurumun dibine indi. Önce kuzuyu sırtına bağladı, sonra tırmanmaya başladı. Birkaç tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı ama Bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı; ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı başardı.

Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre kafasını öyle meşgul etti, kendini bu işe o kadar verdi ki, başından geçmekte olan olayı, canını kurtarabilmek için ülkeyi terk etmekte oluşunu unuttu.
Fakat bu durum onun kafasında bir şimşek çakmasına neden oldu ve şöyle düşündü: "Bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur. bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu benliğini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, olayları takmak diye bir şey söz konusu olamaz." Bu gerçek, dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge artık kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu:
"Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikayet etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa, kendini o derece can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadelesi ve azmi o derece artacaktır."

Sorumluluk konusunda örnek insanlardan birisi: Mimar Sinan

Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Cami'nin 1990'li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı televizyonda şöyle anlatmıştı. Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık. Kalıbı söktük. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kağıt vardı. Şişeyi açıp kağıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu. 'Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.