17 Aralık 2009 Perşembe

Uzun Ömrün Sırrı

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun makalesinin en son bölümüne dikkat etmenizi isterim. Bilim adamları ölümsüzlüğün sırrını çözmeye uğraşırken bizler ise doğru bir yaşam sürmenin derdinde olmalıyız.


Bilim ‘Neden ölüyoruz?’ sorusuna cevap arıyor... ‘Neden ölüyoruz?’ sorusuna cevap bulmaya çalışan çok sayıda bilimci ve araştırma merkezi var.

Bu sorunun yanıtı onlara göre en azından şimdilik kromozomlarda gizli. Kısacası, ‘Ölümsüzlüğün ya da ölümün şifresi’ büyük bir olasılıkla kromozomların uçlarında bulunan ve hücrelerin çoğalma kapasitelerini belirleyen ‘telomer’ adı verilen alanda saklı.

Vücudumuz milyarlarca hücreden oluşuyor. Hücrelerimizin ortak veya farklı özellikleri var. Özellikleri aynı olan hücreler bir araya gelerek doku ve organları oluşturuyor. Hücreleri yöneten talimatlar ise “DNA” denilen yapının içindeki şifrelerde muhafaza ediliyor. Hücrelerimizi, yani bizi işte bu şifreler yönetiyor. Bu şifrelerin verdiği kararlarla yiyor, içiyor, düşünüyor, seviniyor, üzülüp ağlıyor ya da mutlu oluyoruz. Yine bu şifrelerin verdiği kararlarla acıkıp doyuyor, susuyor, sevişiyoruz. Kısacası her şey DNA’mızdaki o şifrelerde gizli.

DNA: Karar Verici

DNA denilen bu “büyük karar verici” gücün yapısı bir merdivene benziyor. Bu merdivenin basamakları Adenin, Timin, Cytosin ve Guanin adı verilen kimyasallardan oluşuyor. Yalnızda dört kelimeden oluşan bu dünyanın en basit ama en büyük, en güçlü ve en karmaşık merdiveni bize, bedenimize her gün yüzlerce, binlerce talimat veriyor. Bu talimatlardaki bir hata bazen daha siz doğmadan hayatınıza ciddi darbeler indirebiliyor. Ya da bu talimatların içine gizlenmiş küçük hatacıklar ileri yaşlarda kan basıncınızı, kan şekerinizi, kan kolesterolünüzü yükseltiyor, kalp krizi, felç geçirmenize sebep olabiliyor. Ayrıca DNA’nızın bütünlüğünün korunması doğumdan ölüme kadar zorunlu olan bir süreç. Onda meydana gelebilecek en ufak herhangi bir hasar bağışıklık sisteminizin çökmesine, alerjik problemlere yol açabiliyor, kanserle sonuçlanabiliyor. Özetle DNA’mız çok ama çok önemli.

Telomer Neyin Nesi?

Genetik kodlarımızın yer aldığı DNA’nın içine sıkıştırıldığı biyolojik materyallere ise kromozom deniyor. Her bir DNA bir kromozomun içine sıkıştırılıyor. Her hücrede aynı sayıda, yani 46 kromozom var. Kromozomları bugün basit tetkiklerle bile gözlemek, resimlemek ve onlarda meydana gelen kırılmaları, kopmaları belirlemek mümkün olabiliyor. Kromozomların en uç kısımları ise “telomer” adını alıyor. Son zamanlarda yapılan birçok çalışmada bilimciler hayatımızın süresini belirleyen temel karar vericinin işte bu telomer isimli yapıyla alakalı olabileceğini ortaya koydu.

Aslında daha altmışlı yıllarda Amerikalı bir araştırmacı Leonard Hayflick hücresel yaşlanmanın temel belirleyicisinin telomer olabileceğini ileri süren bir görüş ortaya atmıştı. Anatomist Hayflick araştırmaları sonucunda “biyolojik yaşlanmanın temel karar vericisinin kromozomların ucundaki telomer isimli bölümler” olduğunu ileri sürmüştü. Bu yıl Nobel ödülünü alan araştırmacının çalıştığı alan ve ona ödül kazandıran alan da telomerle ilgili.

Bu yılın tıp Nobel’ini kazanan Dr. Elizabeth Blackburn yaptığı çalışmalarla DNA’nın işte bu en gizemli bölümünün telomerlerin yapısını aydınlatan önemli bulgulara ulaştı. Dr. Blackburn ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar telomer yapısının bütünlüğünü korumaya yarayan “telomeraz” maddesinin gençlik iksiri olabileceği ya da kanserle mücadelede önemli bir unsur olarak kullanılabileceği yönündeki düşünceleri iyice güçlendirdi. Nedeni şu:

Telomeraz’ın Önemi

Kromozomların ucundaki telomer bölümünün uzunluğu hücrelerin yaşını gösteriyor. En azından teorik olarak böyle kabul ediliyor. Hücre bölündükçe telomer bölümü kısalıyor. Örneğin yeni doğan bir bebekte telomerler oldukça uzunken, 60–70 yaşındaki birinde telomerlerin boyu çok ama çok kısa bulunuyor. Telomerler tamamen ortadan kalktığında durum iyice tatsızlaşıyor. Çünkü bu telomerler ayakkabı bağınızın ucundaki plastik kaplamalar gibi bir şey. Nasıl ki o plastik bölüm kaybolunca bağınızın ucu püsküllenip bütünlüğü bozuluyorsa, telomeri ortadan kalkmış kromozom da aynı duruma düşüyor.
Teoriye göre her hücrenin kaç defa bölündükten sonra telomerinin kısalıp kaybolacağı, yani hücrenin kendi kendine ölümü ne zaman gerçekleştireceği aslında genetik hafızasında yazılı. Kısacası telomerlerin kısalmasını önleyen telomeraz isimli enzime hükmetmek demek, gençlik iksirini de bulmak anlamına geliyor. Yani bu telomer enzimi fevkalade önemli. Yalnız uzun yaşamak adına değil, “ölümsüz ve sonsuz çoğalma yeteneğine sahip bir hücre” anlamına gelen kanser problemine çözmek söz konusu olduğunda da durum aynı. Kısacası telomeraz konusu çok ama çok önemli.

Ömür Mü, Kanser Mi?

Kanser hücrelerinin kontrol edilemeyecek bir süratle çoğalmasına dur diyebilecek yollardan birinin bu enzimin aktivitesini baskılamak olduğunu düşünenler var. Onlar bu yönde atılabilecek olumlu bir adımın kansere çare bile olabileceği düşüncesindeler. Telomeraz aktivitesini engelleyen –ve böylelikle kanser hücresinin sonsuza kadar bölünebilme yeteneğini kontrol altına alan- ilaç ve aşılar da tartışılıyor. Kısacası telomer konusu çok ama çok önemli. Ömrü uzatmanın da, kanserle mücadeleyi daha başarılı bir zemine çekmenin de anahtarı telomerler ve telomeraz enzimi olabilir.

Stress Telomer Törpüsü

Leonard Hayflick kırk yıl önce yaptığı araştırmalar sonucu geliştirdiği teorisinde “hücresel yaşlanmanın telomerlerin kısalmasıyla ilgili bir süreç olduğunu” ileri sürdü. Daha sonra yapılan birçok araştırmada bu gözlemi doğrulayan bulgulara ulaşıldı. “Neden yaşlanıyoruz?” sorusunun yanıtı muhtemelen telomerlerde gizli. Mesela stresin başlı başına bir “telomer törpüsü” olduğunu gösteren bulgular var. Stresin telomerazı baskıladığı ve telomerlerin kısalmasını hızlandırdığı, yani daha hızlı yaşlandırdığı anlaşılıyor. Dr. Leonard Hayflick göre insan ömrünün ulaşabileceği maksimum süre 125 yılı geçmiyor. Günümüz bilimcileri de hücrelerin “kendi yaşamını sona erdirme” özelliklerine yürekten inanıyor.

İyi Yaşlanmanın Şifreleri

Ne süre ile yaşayacağımız yalnız genetik mirasımız tarafından belirlenmiyor. Bu mirasın nasıl yönetildiği de önemli. Sağlık kontrollerini düzenli yaptıran, sağlık sorunlarını çözmede geç kalmayan, beslenmede, uykuda, stres yönetiminde ve bedensel aktivitesinde dikkatli davranıp ciddi hatalar yapmayan, eğitim düzeyi iyi kişilerin ömrü daha uzun oluyor. Yaşanılan çevre de önemli. Temiz bir çevrede yaşamak ömrü uzatıyor. Güçlü dostluk ve arkadaşlık bağlarına sahip olmak ise son derece etkili bir özellik. Ayrıca sağlam ve sıcak aile ilişkileri de fevkalade önemli sayılıyor. İnançlı olmak, inanç zenginliği ve gücüne sahip olmak değeri son yıllarda çok daha iyi anlaşılan bir “ömür uzatıcı faktör” olarak ortaya çıktı. Aidiyet duygularının sağlamlığı, hoşgörüyü, affediciliği, sevmeyi, merhamet etmeyi, paylaşmayı, bölüşmeyi, gerektiğinde kabullenmeyi, “bu da geçer” diyebilmeyi kolaylaştırıyor. Yani uzun ömrün sırrı sadece yaban mersini, brokoli ya da üzüm çekirdeğinin içine sıkıştırılmış değildir.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.