23 Haziran 2012 Cumartesi

Kasım Ayı Değerler Eğitimi Barış Konusu

……… İlköğretim Okulu
Kasım Ayı Değerler Eğitimi “ Barış “ Konulu Çalışma Raporu
Okulumuzca Değerler Eğitimi konu kapsamında Kasım ayı içerisinde “Barış” temasını işleyerek, çalışmalarında bu konuya ağırlık vermiştir.
............. dersinde barışın insanlık için gerekliği anlatıldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün 20 Nisan 1931'de söylenen ve anayasada yer alan temel dış politika düsturu olan "Yurtta sulh, cihanda sulh" denilerek neyin hedeflendiği anlatıldı.

Dünyada olabilecek herhangi bir rahatsızlığın herkese zarar verebileceğini, bu yüzden de milletlerin diğer milletlerin sorunlarına kayıtsız kalamayacağını ifade eden Atatürkçülüğün bütünleştirici ilkesi olduğu belirtildi.

"Yurtta sulh, cihanda sulh", günümüzde "Yurtta barış, dünyada barış" olarak da söylenilmektedir.
Atatürk bir asker olduğu halde mümkün olduğu kadar savaşın dışında kalmak isterdi. Şu sözlerinin derin anlamı vardır: "Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti savaşa sürüklemek taraftan değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir."
Bu sözler, dahi bir askerin savaşın ne zaman yapılabileceğini gösteren bir ölçüsüdür. Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas barıştır. Savaşın bir millet için ne demek olduğunu ve neler getirdiğini en acı ve açık biçimde gören, yaşayan Atatürk, büyük zaferin kazanılmasından sonra hep barışçı bir siyaset izledi.

Yurtta barış, milli birlik ve beraberliğin sonucudur. Vatandaşlar birbirlerini kırmadan, birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duyarak yaşamalıdırlar. Bu memlekette esenliği sağlar ve aslında gelişmenin, kalkınmanın ve demokrasinin de en önemli şartlarındandır.

Cihanda barış ise, devletlerin aralarındaki çekişmeleri, çeşitli anlaşmazlıkları görüşerek, anlaşarak çözümlemeleridir, insanlık ideali ancak böyle gerçekleşebilir. Devletlerarası savaşlar sadece acı, kan, gözyaşı ve felâketler getirir, kazananlar da pek çok şeylerini yitirmiş olurlar, öyleyse ancak ve ancak son çare olarak savaşa gidilmelidir. Esas olan savaş değil, barıştır. Atatürk Lozan Antlaşmasından sonra pek çok sorunu barış yolu ile çözümlemiştir.

"Barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa Türkiye onu can atarak karşıladı ve yardımını esirgemedi" diyen Atatürk'ün bu tutumu, Türkiye'nin dış siyasetinin temel düşüncelerinden biri olduğu anlatıldı.

5 yorum:

  1. Dünyanın insandan başka anlamı yoktur. Hayat anlayışımızı kurtarmak istiyorsak, insanı kurtarmamız gerekir.

    Albert Camus

    YanıtlaSil
  2. İstanbul Ağrısı


    kanatlari parca parca bu agustos geceleri
    yildizlar kaynarken
    sangir sungur ayaklarimin dibine dokulen
    sen
    eger yine istanbul'san
    yine kan kopuklu cehennem sarmasiklari buyutecegim

    pancak pancak siirler tukurecegim
    demek yine ben
    limandaki direkler ormaninda butun bandiralar ayaklaniyor
    kapi onlerinde boyunlarini bukmus tek tek kafiyeler
    yahudi sokaklarini aydinlatan telaviv sarkilari
    mavi asfaltlara cokmus
    diz bagliyor
    eger sen yine istanbul'san
    kirli dudaklarini bulut bulut dudaklarima uzatan
    sirkeci gari'nda tren cigliklariyle bicaklanip
    intihar dumanlari icindeki haydarpasa'dan
    anadolu ustlerine bakip bakip
    aglayan
    sen eger yine istanbul'san
    aldanmiyorsam
    yakalari karanfilli ibneler eger beni aldatmiyorsa
    kulaklarimdan kan fiskirincaya kadar
    yine senin emrindeyim
    utanmasam
    gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
    kendimi yani su bildigim atilla ilhan'i
    zehirleyebilirim

    sonbahar karanliklari tuttu tutacak
    tarlabasi pansiyonlarinda bekarlar bugulaniyor
    imtihan cigliklari yukseliyor universite'den
    tophane iskelesi'nde diesel kamyonlari sarhos
    direksiyonlarinin koynuna girmis bickin soforler
    uykusuz dalgalaniyor

    ulan istanbul sen misin
    senin ellerin mi bu eller
    ulan bu gemiler senin gemilerin mi
    minarelerini kurdan gibi dislerinin arasinda
    liman liman goturen
    ulan bu mazot tukuren bu dovmeli gemiler senin mi
    aksamlar yassildikca neden boyle devlesiyorlar
    neden durmaksizin imdat kivilcimlari fiskiriyor
    antenlerinden
    neden
    peki istanbul ya ben
    ya misralarini dort renkli duvar afisleri gibi boy boy
    gumruk duvarlarina yapistiran yolcu abbas
    ya benim kahrim
    ya senin agrin
    agir kabaralarinla uykularimi ezerek deliksiz yasattigin
    caresiz zehirle kusan cilgin bir yilan gibi
    burgu burgu icime bosalttigin
    o senin agrin
    o senin

    eger sen yine istanbul'san
    yanilmiyorsam
    koltugumun altinda eski bir kitap diye goturmek istedigim
    sicilyali balikcilara marsilyali dok iscilerine
    satir satir okumak istedigim
    sen
    eger yine istanbul'san
    eger senin agrinsa igneli besik gibi her tarafimda hissettigim

    ulan yine sen kazandin istanbul
    sen kazandin ben yenildim
    kulaklarimdan kan fiskirincaya kadar
    yine emrindeyim
    olsem yalniz kalsam cuzdanim kaybolsa
    parasiz kalsam tenhalarda kalsam carpilsam
    hic bir gun hicbir postaci kapimi calmasa
    yanilmiyorsam
    sen eger yine istanbul'san
    senin isliklarinsa kulaklarima saplanan bu isliklar
    gozbebeklerimde gezegenler gibi donen yalnizligimdan
    bir tekmede kapilarini kirip ciktim demektir

    ulan bunu sen de bilirsin istanbul
    kac kere yazdim kimbilir
    kac kere kirpiklerimiz kasaturalara donmus diken diken
    1949 eylul'unde birader mirc ve ben
    sokaklarinda mohikanlar gibi ates yaktik
    sana taptik ulan
    unuttun mu
    sana taptık


    Attila İlhan

    YanıtlaSil
  3. Yüreğin neredeyse, hazinen de oradadır.

    Paulo Coelho

    YanıtlaSil
  4. Çoğu zaman ölüme hazırlanma ölümün kendisinden daha fazla azap vermiştir insana.

    Michel de Montaigne

    YanıtlaSil
  5. Afrikaya ilaç göndermeye karar vermiştik;
    fakat hepsinin üzerinde "tok karnına" yazıyordu.

    Charles Bukowski

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.