31 Aralık 2012 Pazartesi

Astronom

Astronom, astrofizikçi ya da gök bilimci, astronomi ya da astrofizik üzerine araştırmalar ve çalışmalar yapan bilim insanıdır. 1612 - Galileo Galilei, Neptün'ü keşfeden ilk astronom oldu fakat yanlışlıkla onu bir yıldız olarak tanımladı.

Tarih öncesi çağlardan bu yana gökyüzü, dünyanın her yerindeki kültürlerden insanların ilgisini çekmiştir. Bu kültürlerden bazıları, birbirinden bağımsız olarak, gökyüzündeki cisimlerin gözlemlenmesine kendini adamış olan kâtip veya rahiplere destek vermeye başlamışlardır. Gezegenlerin hareketlerinin gözlemlenmesi ve gelecekteki hareketlerinin tahmini antik astronominin başlıca uğraşı olmuştur. Batıda, astronominin antik Mezopotamya'da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Babil kayıtları üzerine yakın zamanda yapılan araştırmalar, bunların kusursuz olduğunu göstermektedir.

Galileo Galilei, teleskobik astronominin kurucularından olan İtalyan astronomdur. Yaklaşık 1750'lerden önce, astroloji ile astronominin birbirine çok yakın kabul edildiğinin anlaşılması önemlidir. Kimi yer ve zamanlarda, bu ikisine aynı gözüyle bakılmıştır.

Diğer pek çok bilim alanında çalışan kimselerden farklı olarak astronomlar, üzerinde çalıştıkları cisimlerle temas kuramaz. Bunun yerine, keşif yapmak için detaylı gözlemlere başvururlar. Genel olarak astronomlar, gözlem yapmak için teleskop ya da diğer görüntüleme ekipmanları kullanmaktadırlar.

Kaynak

1 yorum:

  1. Kış uykusunda 'buza dönüşüyor'

    Kuzey Kutbu’nda kışlar o kadar soğuk geçiyor ki, bazı canlılar geceden farkı olmayan gündüzlerde uyanmaya bile zahmet etmiyor. Bunlardan bir tanesi olan tarla sincabı, sekiz aylık kış uykusunda vücut ısınını bir memeli için bilinen en düşük sıcaklığa, -3 dereceye indiriyor.

    Kuzey Kutbu’nun, Güneş’in yüzünü göstermediği ve dondurucu rüzgarlarla çevrildiği kış aylarında, canlılar hayatta kalmak için biyolojik özelliklerini ortaya koyuyor. Spermophilus parryii adıyla bilinen tarla sincabı, sekiz ay süren kış uykusu boyunca tabiri caizse ‘dünyadan kopuyor.’

    Tarla sincabı, uykusu esnasında vücut sıcaklığını bugüne kadar bir memeli için ölçülen en düşük değere, -3 dereceye indiriyor. Yaz geldiğinde uyanan sincap, kısa süre içinde vücut sıcaklığını tekrar artırmayı başarıyor.

    Newscientist sitesinin haberine göre, tarla sincabının -30 dereceyi bulan aşırı soğuklara karşı gösterdiği olağandığı uyum, ilk kez 25 yıl önce keşfedilmişti. ABD’nin Alaska Üniversitesi’nden Brian Barnes, küçük canlıların buz gibi soğuklarda nasıl hayatta kaldığını anlamak için yakaladığı sincapların karnına radyo sinyal vericileri yerleştirdi. Bu sayede, hayvanlar kış uykusuna yatacakları çukuru açmadan önceki vücut sıcaklıkları ölçüldü.

    BUZA DÖNÜŞÜYOR
    Barnes, tarla sincabı uykuya yattığında, vücut sıcaklığının 36 dereceden -3 dereceye indiğini tespit etti. Sincap, kanının donmasını engellemek için su moleküllerinin buz kristallerine dönüşmesine neden olabilecek tüm molekülleri dolaşım sisteminden temizliyor. Kan böylece sıfırın altında akışlanlığını koruyor.

    Tarla sincabı, balıkların çok düşük sıcaklıktaki sularda hayatta kalmasını sağlayan proteinlere sahip olmamasına rağmen Arktik soğuklarına dayanabiliyor. Barnes, sincapların aşırı yavaş olan metabolizmaları sayesinde yağ stoklarını en iyi şekilde değerlendirdiklerini düşünüyor.

    KIŞ UYKUSU DENEYİ
    Sincapların ‘aşırı soğuma’ uykusunun limitlerini ölçmek için, Barnes’ın meslektaşı Melanie Richter, dondurucu soğukluktaki bir rüzgar tüneline kış uykusundaki bir sincabı koydu. Ardından, içerideki sıcaklık iyice düşürüldü.

    Sincabın, rüzgar tünelindeki sıcaklık -26’yı gördüğünce vücut sıcaklığını -4 dereceye indirdiği tespit edildi. Ancak bu sıcaklıkta, sincap titremeye başladı ve bir süre sonra uyandı. Bilim insanları, buradan yola çıkarak sincabın en fazla -4 dereceye kadar inebildiğine karar verdi.

    Richter, tarla sincabının soğuğa gösterdiği uyuma ait deneyinde elde ettiği sonuçları, bu ay içinde ABD’nin San Francisco kentinde düzenlenen ‘Karşılaştırmalı Biyoloji’toplantısında sundu. Araştırmacılar, sincapların sekiz ay donmuş bir yatakta uyumasının sadece aşırı soğuklardan kaynaklanmadığını, Kuzey Kutbu’nun sürekli karanlık geçen kış ve sürekli aydınlık geçen yaz dönemlerinde, sincapların sirkadiyan (24 saatlik) ritimlerini de ayarlamakta güçlük çektiklerini söyledi.

    SAAT AYARLARI VAR MI?
    Sincapların sirkadiyan saat ayarı yapıp yapamadığını anlamak isteyen araştırmacılar, hayvanların çukurlarında bulundukları ve bulunmadıkları anları tespit etmelerini sağlayacak ışığa duyarlı boyun sensörleri kullandı.

    Bulgular, erkek sincapların, dişilerden üç hafta önce uyandığını gösterdi. Bu süre içinde, erkekler yuvada kalarak önceden depoladıkları yiyecekleri yedi. Böylece, sifiri karanlıkta vücut sıcaklıkları sabit kaldı ama sirkadiyan saatleri ‘devreye girmedi.’

    Bahar geldiğinde, sincapların vücut sıcaklıklarnı gündüz vakti arttığı, geceleri ise tekrar azaldığı anlaşıldı. Yazın ise gündüzleri çukurdan çıkan, geceleri ise geri giren sincaplar, sirkadiyan saatinin çalışmaya başladığına dair izlenimler gösterdi.

    Güneş’in yüksekliğine ve kızıllığına bakarak günün ne zaman başladığı ve bittiğini anlamanın zor olduğunu belirten Barnes, sincapların sirkadiyan saati ayarını beyinlerindeki bir gen sayesinde yapıyor olabileceklerini ifade etti.

    ntv bilim haberlerinden alınmıştır

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.