Sevgili etraf gönülleri, elimize bir bilgi ulaştı sizlerden saklasak şık olmazdı. Merakta bırakmamak için hemen konuya giriş yapıyoruz.
Burnumuzun neden iki deliği var? Sağ burun deliği sıcağı (güneşi), sol burun deliği soğuğu (ayı) temsil eder. Nefes alırken eğer tıkanıklık yoksa her iki deliği birden kullanırız.
Başınız ağrıyorsa; sağ burun deliğinizi kapatıp 5 dakika süreyle sol burun deliğinizden nefes alınız. Baş ağrınızın geçtiğini fark edeceksiniz.
Kendinizi yorgun hissediyorsanız; sol burun deliğinizi kapatıp, sağ burun deliğinizden nefes alınız. Yorgunluğunuzun azaldığını hissederken zihninizin de açıldığını fark edeceksiniz deniliyor.
Çok eski bir uzak doğu kültürü olduğu söyleniyor.
Burnumuzun neden iki deliği var? Sağ burun deliği sıcağı (güneşi), sol burun deliği soğuğu (ayı) temsil eder. Nefes alırken eğer tıkanıklık yoksa her iki deliği birden kullanırız.
Başınız ağrıyorsa; sağ burun deliğinizi kapatıp 5 dakika süreyle sol burun deliğinizden nefes alınız. Baş ağrınızın geçtiğini fark edeceksiniz.
Kendinizi yorgun hissediyorsanız; sol burun deliğinizi kapatıp, sağ burun deliğinizden nefes alınız. Yorgunluğunuzun azaldığını hissederken zihninizin de açıldığını fark edeceksiniz deniliyor.
Çok eski bir uzak doğu kültürü olduğu söyleniyor.
Güneşi İçenlerin Türküsü
YanıtlaSilBu bir türkü:
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü.
Bu bir örgü:
alev bir saç örgüsü.
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meşale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların.
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim.
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü.
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik.
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını.
Akın var
güneşe akın.
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın.
Düşmesin bizimle yola,
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar.
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar.
İşte,
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor.
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat,
yüreğini yüreklerimizin yanına at.
Akın var
güneşe akın.
Güneşi zapt edeceğiz
güneşin zaptı yakın.
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız
Neşemiz sıcak
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o an
kadar sıcak.
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru.
Ölenler
dövüşerek öldüler,
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya.
Akın var
güneşe akın.
Güneşi zapt edeceğiz
güneşin zaptı yakın.
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor,
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor.
Haykırdı en önde giden,
emreden
Bu ses
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet.
Emret ki ölelim,
emret.
Güneşi içiyoruz sesinde
Coşuyoruz,
coşuyor...
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor.
Akın var
güneşe akın
Güneşi zapt edeceğiz
güneşin zaptı yakın.
Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Haykır
Haykıralım.
1924
Nazım Hikmet Ran