29 Nisan 2020 Çarşamba

Üretim Şart

“Hocam bizim bir otelimiz var. Biz Turizm ile geçinen bir aileyiz. Bugün otelimizin bahçesindeki parke taşlarını söktük, toprağı işledik ve karınca, kararınca domates, biber, soğan ektik.”
Mesajı üzerine gözlerim doldu.

Ama bu sefer gözlerim hüzün ile değil mutluluk ile doldu.
Aklıma rahmetli babaannem geldi.
Hacer Bilge adı.
Çok zengin bir ailenin kızı iken çok zengin bir ailenin evladı ile izdivaç yapmış.
Ama kader her ikisini de yoksulluğa sürüklemiş o zenginlikten.
O yıllarda ülkede yıllarca hüküm süren kuraklık ve kıtlık fakirliklerinin üzerine tuz biber ekmiş.
Dudaklarım eridi, dişlerim döküldü diye anlatırdı rahmetli yaşadığı açlığı.
Kocası, dedem. Açlıktan gördüğü halüsinasyonları anlatırdı.
Ama müftü oğlu olduğu için bu rüyetleri mutlaka din ile bağdaştırırdı.
Açlıktan gördükleri meleklerdi, sufilerdi…
Ben o kıtlık ve açlık hikayelerini çok dinledim.
İşin o kısmını bilemem. Yaşamadığım için empati yapmam bile mümkün değil.
Benim bildiğim, yaşadığım ve gördüğüm bir gerçek var.
Hacer hanım soyduğu soğanın dibini, köklerinin olduğu saçak kısmını asla çöpe atmazdı.
Soyduğu patates kabuğunun “göz” kısımlarını asla çöpe atmazdı.
Hacer hanım bulduğu küçücük toprak araziye onları ekerdi.
Hiç toprak bulamasa saksıya ekerdi.
O tarihlerde onun o yaşlı hali ve ağır hastalığına rağmen yaptığı apartman arası bahçeler dillere destandı. Kanser hastasıydı.
İnanın yerde bir dal bulsa onu hemen yol kenarındaki bir toprağa besmele ile saplardı.
Bir zamanlar yüzlerce dönüm tarım arazisine hükmetmiş bir sülanenin güzel kızıydı.
Bir avuç toprağa tohum eken bir nineydi.
Neden derdim? Nenem neden?
Gözlerini kocaman açıp bana bakar ve hiçbir şey söylemezdi.
Söylese bile benim neden olduğunu hiç anlamayacağımı bilir gibi bakardı.
Bulduğunuz her boş toprağa bir şeyler ekin, dikin.
Boş saksılarınıza bir iki fidan dikin.
Hocam saksıda iki fidandan üç kilo domatesin bize ne faydası var demeyin.
Sizin gibi bin kişi bu ülkeye üç ton domates sağlar.
Biz kendi kendine yeten yedi ülkeden bir tanesiydik yıllar önce.
Çünkü nüfusumuzun büyük bir kısmı kendi kendine yetiyordu.
Bu virüs salgını tüm dünyada en çok tarım sektörünü vuracak ve vurdu.
Yöneticiler bu konuda henüz uyanamamış olabilir.
Ama siz uyanın.
Virüs gelip geçecek. Ama tarım üzerindeki etkileri yıllarca devam edecek.
19 Nisan 2020
Dr. Bilgehan Bilge

(Bir Hacer Bilge nenem olamam ama son günlerde beni çok mutlu ediyor toprağı zorlayarak ışığa tutunmaları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.