20 Ekim 2012 Cumartesi

Dizindeki Yaralarla Hala Çocuk Kalanlara


Küçükken her çocuk gibi benim de kanayan yaralarım oldu ama çoğu zaman hiçbir şey olmamış gibi devam ettim oyunlarıma. Çünkü yarım kalmamalıydı onlar.
Biliyordum geçecekti bu yaraların acısı, annem üfleyince ya da öpünce. Ancak ebe olursam rezil olacaktım komşunun oğluna, kızına. İtiraz edince ebeliğe, mızıkçı diyeceklerdi. Büyüdükçe düşmelerim azaldı. Yaralarımsa, gittikçe çoğaldı ona inat.

Üflesene anne...
Öp de geçsin yaralarım...
Bak komşunun kızı ile oğlu alay edecekler benimle.
Neden kanıyor bu yara hala kabuk bağladığı halde?
Neden dinmiyor sızılarım?
Büyüdüm mü ben anne?
Konuşsana susma, dur de bu gidişe.

Sanırım hayatım boyunca hep ebe kalacağım bu oyunda, mızıkçılıkta yapamam ki artık bu yaralarla. Gözyaşlarım dinmiyor, akıyor ruhumun derinliklerine. Bir çöl yağmuru sanki sızıyor yüreğimiz her boşluğundan içeriye. Özlemek, çok fena hele bilip sonucunu, onu anlamak daha da fena. Sanırım gitmeli. Terk etmeli geride kalan ne varsa. Uzaklara dalan gözler, kavuşmalı özlediği yerlere, yelken açmalı derin maviliklere. İsyan yok. Giderim, alışığım ben gitmelere...

Yeni bir güne, güneşin sıcacık koynunda girmeye ya da içerken ince belli bardaktan çayı, dumanında ısıtmaya, üşüyen ellerimi ve yudum yudum içmeyi, geride bıraktığım hatıraları

Ayşe Akyüz

1 yorum:

  1. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken, bir düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir...

    Susanna Tamaro

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.