8 Ocak 2010 Cuma

Bir İnsan Kaç Kez Ölür Anneciğim


Her şey sevgiyle aşkla başladı. İlk kez birine aşık olmuş tüm olumsuzluklara aldırmadan evlendim. Eşimle aynı iş yerinde çalışıyorduk başarılı dürüst biri olarak tanımıştım onu.


Ailem ve arkadaşlarım onaylamıyordu bu evliliği benim göremediklerimi görmüş olmalılar ki,yeni boşanmış biri problemli olur diyorlardı. Kalbim hiç bir söze kulak asmıyordu.

İlk eşiyle çocukları olmadığı için anlaşarak boşanmışlar. O zaman ayrıntıları düşünemeyecek kadar bilgisiz olmam sonradan çekeceğim ızdırabın ilk adımlarıymış.

Evliliğimizin üçüncü aylarlarıydı bebeğim olacağını öğrendim. Müjdeyi heyecanla eşime verdim ve dünyam o an da yıkıldı. Tanımadığım biri vardı sanki karşımda, haykırarak o çocuğu hemen aldırıyorsun ben seni terk ediyorum dedi... ilk eşine dönmek istediğini öğrendim. Git nereye istersen git, ben bebeğime canımda can olan canıma kıyamam sensiz bakar büyütürüm yalvarırım git dedim.

Ben gidemezdim burası benim memleketimdi sen çek git. Vicdanı el vermedi bin bir özür diledi af etmekten başka hiç bir çare bulamadım. Dokuz ay hamilelikte ağlamadığım bir gün olmadı. Yalvardım Allah'ıma bebeğimiz yüreğini yumuşatsın ne olur Yarabbim... Sanki dualarım duyulmuyordu... Çekeceğim daha çilem varmış yada Rabbim sabrımı deniyor bu benim kaderim deyip tüm suçu kadere yükleyip rahatlamak mıydı, bilmiyordum... Bu arada alkole başlamıştı eşim, hepten çıldırmıştı bazen acıyordum haline. Tek dayanağım kızımın varlığı tek umudum tek mutluluğum hayatımı kızıma adamıştım. Eşim vardı ama manen yoktu.

Kızımla bir dünya kurmuştum kendime bu kez saf dünyamıza da giriyor onu umursamasam da, duyarsız kalsam da bunatıyordu. Alkolün etkisiyle şiddet uyguluyor sabahın üçünde beşinde eve geliyor. İnsan içine çıkmaya ne yüzüm ne de gücüm vardı. Utanıyordum kendimden yaptıklarından... Tüm cesaretimi, benliğimi kaybettim. Bu ben miyim ben kimim?... Sımsıkı kapalı perdeler ardında gizliyordum kendimi. Raporla geçiyordu iş günlerim sağlığım bozulmuş şiddetli baş ağrıları geçmek bilmiyordu. Hayat geçip bana uğramadan gidiyordu...

İşte ne olduysa o gün oldu. Alkole bir de kadın eklenmişti aldatıldığımı öğrenince toparlandım. Ayrılmanın vakti çoktan gelmiş geçmişti. Evi terk etmek çarem olacak mıydı? Annemin "demedim mi" leriyle başlayacak. Eşim "dönmezsen seni de kendimi de öldürürüm" tehditleriyle kapılara dayanacaktı. Aldırmıyordum artık hiç bir söze vaatlere...

Boşanma dilekçesini vermiştim. Kararlıydım... Kızım evini özlüyordu, yalvarıyor " anneciğim babam söz verdi bana, bir daha ağlatmayacakmış bizi. Hem ben çok dua etim Allaha ne olur dönelim evimize" diye...

"Hayır, dönemeyiz giysilerimizi alıp çıkarız" dedim. Boncuk boncuk gözyaşlarıyla odasına koştu, yatağını öpüyor odasının duvarlarına dokunuyor, çıkaramıyordum evden onu. Yapamadım kıyamadım yavruma.

Zaten ben kızıma adamadım mı kendimi onun için direnmedim mi bunca acıya daha ne kadar acıtabilir ki bir insan bir insanı? Aşkla başlayan yolculuk ölümümle son mu bulur bilmiyorum. Annemin dediği gibi ya geri dönme yada öl orada bir daha gelme...

Ben yaşıyor muyum ki öleyim söyle anneciğim bir insan kaç kez ölür?


Ezgi

3 yorum:

  1. Hiçbirine inanma dostum; anladıkları hiçbir şey yok, anlasalardı yaşamları bunu gösterirdi ve eylemleri bilgilerini yansıtırdı.

    Ölümcül Hastalık
    Soren Kierkegaard

    YanıtlaSil
  2. Hayat tersine akıyor sanki
    Aynı filmi tekrar izler gibi.
    Sadece oyuncular farklı.
    Güneş aynı güneş fakat ısıtmıyor
    Buz tutmuş yüreğim ,ellerim üşüyor
    Köprülerin altından çok sular akmış .
    Aynı nehirde iki kez yakanılamıyor
    Ezgi

    ,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ezgiciğim, hoş geldin. Seni görmek çok güzel, hem de şiirinle eserek gelmişsin. Yüreğin dert görmesin, tebrik ederim.

      Sil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.