9 Ocak 2010 Cumartesi

Hesaplaşma


Şu yaşam denilen gemide ağır ağır yol alıyoruz rotamız ise gelecek. Acaba kaç tanemiz düşünmüştür geride neler bıraktım diye. Kaç dost ya da kaç düşman, kaç aşk ya da kaç kalp kırığı.


Şimdi yaşadığım şehre şakır şakır yağmur yağıyor ve benim aklımda kaç acaba var bir bilseniz. Beynim bana o kadar yüksek sesle haykırıyor ki, yağmur damlalarının toprakla buluştuğu andaki, mutluluk çığlığını bile duyamıyorum.

Ya ben eskisi kadar güçlü değilim ya da yoruldum yitip giden sevdalardan.

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama gül yanaklı melek yüzlü bebesini emziren melek yüzlü anneciğin kini değil. Nede ak örtüde elmaların, nede akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığın kini, sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin. 1961 yazı ortalarında ki Küba’nın resmini yapabilir misin? Çok şükür, çok şükür bugünü de gördüm, ölsem de gam yemem gayrinin resmini yapabilir misin üstad?

Diyordu ya Nazım Hikmet

''Seni seviyorum kelimesi bir alınyazısı değildir eğer alın yazısıysa ben bu yazıyı yaşamayı yeğlerim.'' demişti birisi bana zamanın bilinmeyen bir köşesinde...

Hani dizilerde hep görürüz ayrılık anında fonda acıklı bir parça çalar şimdi onun tam sırası sanırım benim hayatımda.

Sevdamız bir uzun bakış... Ömrümüze girip oturdu.

Güldemim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.