
Ayaklarımdan bağımsızım artık. İlerlemek için sürünüyorum, ayaklarım taşımıyor artık beni. Benle beraber onlarda başka bir dünyada başka bir renkte bambaşka bir şekilde sürünüyor biliyorum. Ben adalet terazimi ayak parmaklarıma kurmuştum. Birine kızdı mı ayak parmağıma bakıyorum şimdi ne yapmam lazım diye soruyordum. O bana cevabımı veriyordu.
Herkesin adalet terazisi vücudunun bir yerindedir. Kiminde gözbebeklerinin gerisinde kiminde gözlerinin en ucunda kiminde ise uvuzlar gerisinde uvuzlardan içerde, benimkisi en sondaki. Ayağımın dibinde bütün uvuzların en gerisinde olan yerimde. Kestim ayaklarımı, adaletimi bıraktım dünyanın bir köşesinde sevdiğimin yatağında. Ölümü seçtim ölümün haberi olmadan nasıl ki sevgiyi seçtiysem sevgilimin haberi olmadan.
Adalet dedim ah yüce adalet sen nerelerde kaldın. Kimler koyurmadı seni. Oysaki ben sana terazimi bile kurmuştum. Sana ayak parmaklarımın arasındaki kirlerden bir bina bile yapmıştım. Belki adalet sarayı değil ama gönlümün sarayıydı orası. Bırakmadınız setleri ki adalet bana gelsin. Bu dünyayı güçsüzler yönetiyor. Biliyorum bu saçma şeyler adalet olamaz. O daha büyük bir yerde. Daha derinlerde büyük günahlarla büyük aşklarla beraber, hiç çıkmadı yerinden. Kendi yerine doğanın istediği şekilleri yolladı. Biz ne yaptık, adalet diye kestik hapislere attık. Ceza bu muydu? Adaletin amacı cezamıydı? Adaletin terazisi nerelere kurulmuştu? Koca bir salaklığa kurulmuştu. Oysa beni dünyada hiçbir cezanın arındırmayacağının da farkındayım.
Bütün günahlarım kaderin eseri. Ben kirlenmedim. Kirlendiyse kaderim kirlendi. Onu yargılayın. Beni bedenimle yargılamayın. Bana bu ucuz ızdırabı yaşatmayın. Asın kesin ama bu ucuzluğu yaşatmayın bana. Ah be aşksız aşkım. Seni hangi adalet savunabilir ki. Sen günahlarla dost oldun artık. Aşkım insan dışkısına bezenmiş bir bezelye büyüklüğü şekline girdi. Girdiği vücuttan atılıyor ve ben dışkıda boncuk aramak zorunda kalıyorum. Oysa aşk öyle derin ki adaletin hamuru değil mi. o yeraltındaki adalet hiçbir zaman çıkmayacak. Çıkarılmayacak. Onu biz çıkarmayacağız. Çağırmıyoruz onu bu dünyaya.
Bu dünyayı güçsüzler yönetiyor. Adalet diye kurdukları şeyde güçsüzlerin savunulmasından başka ne peki? Bir kimyasal reaksiyondaki bağlar adaletin temelidir bende. Onu orda tutan derinlik adalettir. Adalet belki de yeraltından yalnızca bu işlere bakıyordur. Yalnızca doğaya çalışıyordur. İnsanlardan ümidini kesmiştir artık maddi dünyada adaleti zorlamaya başlıyor. Eski düzen kalmadı ben ulu varlık. Eski taşlar nerede artık. Eski döngü yok artık. Sen eskiden insan denen varlıkla beraber götürürdün bu işleri şimdi seni yerin dibine soktular. Kendi uvuz kadar akıllarıyla adaletlerini kendi vücutlarına sakladılar. Umdular ki seni kendi bedenlerine sokarlarsa sana ihtiyaç kalmayacak ama sende biliyorsun ki sen adalet onların beyinlerinin algılamayacağı bir noktadasın. En derinde en büyük günahlarla berabersin.
Ah bir sabah olsa diyorum artık uyandığımda bir çukurda olsam yanımda solucanlar olsa onlara baksam o vücutları incelesem, o vücutlara baksam. Aman Allahım desem adalet sen buradasın, sen buradasın da ben neredeyim? Bunu görsem o çukurda. Solucan ilerlese kıvrıla kıvrıla sanki bana bir şeyler anlatmak ister gibi. İşte sen busun arkadaşım der sanki solucan bak bende bu haldeyim. Adaletin eseriyim. Bu dünyada bir sen birde ben kaldık adaleti rahat bırakın.
Hayvanlar âlemi de eskisi gibi değil artık. Siz değiştirdiniz onları da. Ben kaçtım bu çukura. Ben kaçtığım için adaletin içerisindeyim ama özüne adaletin duruluğuna asla kavuşamayız. Bundan sonra kalan ömrümüz ağlamakla geçecek ağla ey insan ağla. Uyansam rüyamdan, baksam çevreme kesik ayaklarımı görsem, aşkıma küfür etsem, lanet olsun sana senin nefesine dersem ne olurdu acaba aşkım? Adalet yoksa hala var mı bir yerlerde. Ben inanmıyorum, eski kimya yok artık. Dünya ile beraber kimya da değişti. Eski formüller geçerli değil artık yapay her şey. Sahte bir ölüm dehasının üretimi, gerçek ölüm var mı sen söyle. Gerçek acı, gerçek sevgi, gerçek aşk kaldı mı sen söyle. Peki, bu ölüm gibi görünenler ne, bir hiç. Adalet diyerek beni dışlayan bir kitap yazdılar aşk diye beni kovarak bir adalet yazdılar. Oysa gerçek aşk belki bir çocuk kalbinde saklıdır ve gerçek adalet için o kalbin çıkması gerekir. Gerçek aşk bir ölümde saklıdır ama bu benim bileceğim bana verilen emirle verebileceğim bir ölüm. Siz ne yaptınız, Azraili de beni de kendi memurlarınız zannettiniz. Biz yeraltına çekildik artık, geri dönüşümüzde diğer tarafa kaldı.
Ben kaderle beraber çalışırım, benim patronum kaderdir, onu siz nasıl okuyabileceğinizi sanabilirsiniz ama sana bir sır vereyim Nuri sizin bu adalet diyerek koyduğunuz kuralların yalnızca ismi adalet. Kendisi ben buradaysam o zaman yoktur. Ben bir arının beynine girerim çiçekleri koklatırım o sert rüzgârlarda bir kaya dibinde aşk için öldürürüm onun fotoğrafını çekecek kişiyi de kader yollar. Patronum bana o görevi vermiştir ve de yaparım ama bunların hiçbirisinde sizdeki gibi emir, ahdi vefa, muhtaç, mecburiyetlik kuramı yoktur. Eksiklik insanın kendi özündedir bu özü de ben bilirim. Peki, siz ne yaptınız insanlık olarak, sahte bir formül ürettiniz. İhanet ettiniz kendinize hem de bu öyle bir ihanet ki asla dönüşü olamaz. Siz kaderden bağımsız bir model geliştirdiniz. Bizi paralı askerlerinize dönüştürmeye çalıştınız. İnkâr ettiniz.
Ben neden yer altındayım biliyor musun, en dipteyim çünkü sizden o kadar uzak olursam size o kadar az zarar veririm. Bir af kapısı açılır belki. Bendeki zaman dilimi anlayış dilimini siz nasıl anlayabilirsiniz. Gözü kapalı, kıçı açık bir kadının tuttuğu terazi miyim ben, ya gülüyorum komiğime gidiyor Nuri ama seni izliyorum Nuri, seni takip ediyorum. Senin yaşadıklarına bir cevabım olacak bekle sadece, sen ayaklarını kestin ama bunu herkes göremedi. Ben gördüm ama ağlama artık daha fazla senin gözyaşların beni yordu lütfen ağlama. Beyninde bir çukur yarat. İçinde rüyanda gördüğün solucanları doldur, orada çek cezanı beni hatırlayarak ama lütfen ağlama. Benim için özel bir ceza formülü mü gerçekleştirmek istiyorsun ey adalet. Sen dememiş miydin bana hiçbir ceza insanı arındırmaz diye. Biliyorum sen adaletin kendisisin ama kendinle neden çelişkiye düşüyorsun?
Ey Nuri, ey insan senin acıların çok derin anlıyorum seni. Bu dünyada yalnızca seni izliyorum, diğerlerini bıraktım artık. Onlar kursunlar mahkemelerini, versinler cezaları. Beyinleriyle kibirlensinler oysa bilmezler mi o beyinler zamandan bağımsız şeylerdir. Öyle bir an gelir ki çekilir hepsi. Hepimizi yerin dibine soktular. Kendi kurdukları dünyada hepimizi öldürdüler. Paralı adalet yaptılar oysa bende mahkeme harcı, pul vergisi, şu bu var mıydı? Ben, sen busun, sen şusun, diyor muydum? Ben kaderin yolcusuydum. Onu da okuyabilmek için Tanrıdan emir almıştım. Siz nerden emir aldınız, kendinizde, korkuyorum sizin adınıza. Bu ölümlerde ölüm değil. Böyle yaparak daha büyük ölümleri hak ettiniz. Anne karnına düşmekle beraber ölümde, bende sizin yanınızda oluruz. Ölüm öldürmek için değildir. O benim en yakın arkadaşımdır. En çok işi benle olur, anne karnında size yol gösterir. Doğmak için ölmesi gereken şeyleri senin ruhuna okur. Öldürürsün onları ama bu yaşamak için öldürmek değil, farkı bu. Bu kaderin çizdiği bir ölüm siz ne yaptınız, anne karnındaki bebeklere bile el attınız. Daha şeklen güzel olsun diye onu o hale sokan şekilleri öldürme yetkisini elinize aldınız. Sandınız ki Tanrı yok. Sandınız ki kader yok. Sandınız ki ben yokum.
Biz ne yaparsak yapalım Tanrı bizi affediyor, görüyorsun işte bak bunu bile yaptık Tanrı bize hala peygamber gönder demediniz mi? Onları bile yoldan çıkarmaya çalışmadınız mı? Çünkü siz çoğuldunuz herkes sizden yana olmalıydı. Bu dünya sadece şans eseri yaratılmış bir nesneydi. Sonuçta daha güzel popolu kızlar yapabilmek onlardan ilerde güzel zevkler verdirmek için bile iğrenç bir düşünceyle anne karnına düşen spermleri bile değiştirmeye kalkmadınız mı?
Sana soruyorum bu dünya kime hizmet ediyor? En üstün varlık olan insandır evet ama o ince çizgiyi görmeyenler insanlıktan çıkmıştır artık. Sen farklısın Nuri, sen farklı o yüzden umudunu kesme...
Hasatlikalbatros
Niye bazıları ağzına geleni söyleyip rahat uyku uyurken''
YanıtlaSil'İçine atan''.. Sessizliğe gömülüp kendi dehlizlerinin karanlığında
Yapayalnız kabuslar görmeyi seçmiştir?
Anlatmazlar ki bilesiniz...
Kimi nasıl diyeceğini bilmediğinden, kimi bildiğini de diyemediğinden,
Kimi dediği halde kıymeti bilinmediğinden,
Kimi bir kez deyip yanlış bildiğinden suskunluğun o huzurlu kuytusuna sığınmıştır.
Can Dündar - İçine Atan