Her zaman beni incelerdin nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorsun ve nasıl böyle bakabiliyorsun dünyaya diye sorardın. Hiç mi canın sıkılmaz senin diye gülümseyerek bir soru daha eklerdin.
Ben de sana sen konuşuyorsun, sen hareket ediyorsun derdim.
—Şikâyet misin diye sorardın
—Hayır değilim elbette derdim
Senin hareketlerin masalları anımsatıyor diye eklerdim
—Nasıl yani masallar çocukça değil mi?
Evet, öyle ama tüm masalları büyükler yazmıyor mu çocuklara
Leyla ile Mecnun, Keloğlan ve benzeri her zaman imkânsızı isterler
Tıpkı
Seni istediğim gibi…
Oysa herkes gibi belki ben de sürekli uzağa bakmaktan yakınımdaki güzellikleri göremez haldeyim. Kim bilir belki de aşkın diğer adı acıyı seviyorum. Masalların bile gerçek yanlarını görmek istemiyorum. İçimdeki çocuk büyümemek için çırpınıyor.
Gece olunca balkonumda şarabı yudumlarken yıldızları izliyorum en uzaktaki yıldızı seçiyorum ve birden gözlerimi yumuyorum tekrar açtığımda tuttuğum yıldızı ilk bakışta bulabilecek miyim diye bakıyorum. Eğer ilk bakışta yakalarsam ertesi gün seninle görüşebileceğimize inanıyorum. Biliyorum sana çocukça gelecek ama ben buna inanmak istiyorum yetmez mi?
Şimdi izliyorum seni kaf dağının arkasına gizlenmiş aşksın. Senin için içimde bir Zümrüdü Anka kuşu yanar Yusuf misali kör kuyularda gördüğüm rüyalarımda ulaşmak isterim sana…
Fakat gece biter, ay tenine küser içimdeki Şehr-i yar için masallar anlatan Şehrazat sen olursun.
15 Mayıs 2011
Beste & Efsane Etrafoğulları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.