Öğretmen öğrencilerinden şu üç sözcüğün anlamını akşam eve gidince babalarından sorup öğrenmelerini istemiş. Vatandaş, Hükümet ve istikbal.
“Baba” demiş Cingöz; “Hükümet ne demek?” Adam parmak kadar çocuğa ne anlatsın, sosyolojik bir açıklama yapacak hali yok; “Hükümet demek… “ dedi ve durakladı, sonra ensesini kaşıdı; “Hükümet demek idare etmek demek. Yani annen bu bizim evi nasıl ki çekip çeviriyor, işte öyle. Demek ki annen bizi idare ediyor ve o nedenle evimizin hükümetidir.” Tam olarak babasının ne dediği anlaşılmadıysa da annesinin hükümet görevi yaptığını kavradı. “Vatandaş ne demek?” “Hııı… “ demiş adam, “Yani hükümetin idare ettiği adamlar da vatandaş olur. Ben mesela, bu evde bir vatandaşım. Çünkü annen beni idare ediyor.” Anlar gibi davrandı çocuk. Anlamasa bile annesi hükümet, babası da vatandaştı işte. “Bunu da anladım babacığım, bir de istikbal diye bir şey varmış o ne demek, onu da öğretirsen ödevim tamamlanmış olur.” Adam yine sağa sola bakınmış sonra başını kaşımış; “Şu küçük kardeşin var ya, o da istikbalimiz. Okula gidecek okuyacak önemli bir adam olacak, çok para kazanacak ve ailemize yararlı bir adam olacak.” Dedi ve çocuğa dikkatle bakarak; “Anladın mı yavrum?” “Anladım baba. Annem hükümet, sen vatandaş, küçük kardeşim de istikbal” dedi vakur bir eda ile. “Aferin sana bunları içinden birkaç kez tekrar edersen hiç unutmazsın.” Babası öyle dedi ama onun çok fazla tekrar ettiği sonradan anlaşıldı.
O günlerde şimdiki gibi elektrik lambası yokmuş. Akşam yemeğinden sonra herkes yatarmış. O akşam da öyle olmuş ama Cingöz ne düşündüyse küçük kardeşi ile yatmak istemiş. Bu dileğine itiraz eden de olmamış, beraber yatmışlar.
Gecenin bir vakti, Cingöz uyanmış. Uyanmış ama ne uyanmak, kardeşi yatağını iyice kirletmiş. Kirletmek ne demek batırmış. (Demek ki çocuk bezi de henüz icat edilmemişti.) Yatağın içinden berbat bir koku yayıldı ortalığa. İki çocuk da per perişan hale gelmiş. Üst baş tam ifadesiyle batmış. Cingöz kardeşi ile yattığına bin pişman olmuş ama iş işten geçmişti artık.
“Vatandaş!” diye seslendi babasına. Adam duymayınca olanca sesi ile tekrar ünledi. Oğlunun sesini duyunca; “Ne oldu yavrum, ne istiyorsun” diye cevap verdi. “Vatandaş, hükümeti uyandır istikbal mok içinde.”
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Öğretmen öğrencilerinden şu üç sözcüğün anlamını akşam eve gidince babalarından sorup öğrenmelerini istemiş. Vatandaş, Hükümet ve istikbal.
YanıtlaSil“Baba” demiş Cingöz; “Hükümet ne demek?”
Adam parmak kadar çocuğa ne anlatsın, sosyolojik bir açıklama yapacak hali yok;
“Hükümet demek… “ dedi ve durakladı, sonra ensesini kaşıdı;
“Hükümet demek idare etmek demek. Yani annen bu bizim evi nasıl ki çekip çeviriyor, işte öyle. Demek ki annen bizi idare ediyor ve o nedenle evimizin hükümetidir.”
Tam olarak babasının ne dediği anlaşılmadıysa da annesinin hükümet görevi yaptığını kavradı.
“Vatandaş ne demek?”
“Hııı… “ demiş adam, “Yani hükümetin idare ettiği adamlar da vatandaş olur. Ben mesela, bu evde bir vatandaşım. Çünkü annen beni idare ediyor.”
Anlar gibi davrandı çocuk. Anlamasa bile annesi hükümet, babası da vatandaştı işte.
“Bunu da anladım babacığım, bir de istikbal diye bir şey varmış o ne demek, onu da öğretirsen ödevim tamamlanmış olur.”
Adam yine sağa sola bakınmış sonra başını kaşımış;
“Şu küçük kardeşin var ya, o da istikbalimiz. Okula gidecek okuyacak önemli bir adam olacak, çok para kazanacak ve ailemize yararlı bir adam olacak.” Dedi ve çocuğa dikkatle bakarak;
“Anladın mı yavrum?”
“Anladım baba. Annem hükümet, sen vatandaş, küçük kardeşim de istikbal” dedi vakur bir eda ile.
“Aferin sana bunları içinden birkaç kez tekrar edersen hiç unutmazsın.”
Babası öyle dedi ama onun çok fazla tekrar ettiği sonradan anlaşıldı.
O günlerde şimdiki gibi elektrik lambası yokmuş. Akşam yemeğinden sonra herkes yatarmış. O akşam da öyle olmuş ama Cingöz ne düşündüyse küçük kardeşi ile yatmak istemiş. Bu dileğine itiraz eden de olmamış, beraber yatmışlar.
Gecenin bir vakti, Cingöz uyanmış. Uyanmış ama ne uyanmak, kardeşi yatağını iyice kirletmiş. Kirletmek ne demek batırmış. (Demek ki çocuk bezi de henüz icat edilmemişti.) Yatağın içinden berbat bir koku yayıldı ortalığa. İki çocuk da per perişan hale gelmiş. Üst baş tam ifadesiyle batmış. Cingöz kardeşi ile yattığına bin pişman olmuş ama iş işten geçmişti artık.
“Vatandaş!” diye seslendi babasına. Adam duymayınca olanca sesi ile tekrar ünledi. Oğlunun sesini duyunca;
“Ne oldu yavrum, ne istiyorsun” diye cevap verdi.
“Vatandaş, hükümeti uyandır istikbal mok içinde.”