19 Mayıs 2013 Pazar

Reklam Ajansı

Okullarda okutulanlarla fazla bir bilgiye sahip olunmaz. Ivan Illich’in dediği gibi “Okul, toplumu bu haliyle kabullenmeniz için çalışan bir reklam ajansıdır.” Doğru bilgiye ulaşmak için mutlaka alternatif ve her türden kitap okumak çok önemlidir. Keza her okuduğumuzun doğru bilgi olduğunu tespit etmek için, o düşüncenin karşı cephesinde neler yazıldığını da bilmeye ihtiyaç vardır. Buddha’nın, “Nerede okumuş olursanız olun, kim söylemiş olursa olsun. Ben söylemiş olsam dahi mantığınıza uymuyorsa hiçbir şeye inanmayın.” Sözleri, şiarımız olmalıdır.


Kitap okuma alışkanlığı edinmemiş toplumların yaşam tarzlarına, hayata bakışlarına baktığımızda ufuklarının ne kadar dar olduğunu görmek üzücüdür. Kitaplar dilsiz dostlardır ve bu dostluğa sahip olmak için bir yerden başlamak lazım. Popüler yayınlar ve televizyonlardaki magazinsel görüntüler, taraflı yayınlar da okuma alışkanlığı olmayan toplumları gerileterek maalesef önü alınamayan vahim sonuçlara sürüklüyor.

Madem ihtiyacımız olan kitap, o halde hemen kolları sıvamalı, okuyarak kendimizi geliştirmeliyiz. Üreten, düşünen ve önyargısız bir toplum olma yolunda adımlar atmalıyız. Okuduğumuzda, kendimiz gibi düşünmeyenlere de saygı duymayı öğreneceğiz. Ancak bu şekilde her kültür, her inanç ve her etnik kimlik kendi değerlerini taşıyarak mozaik içindeki yerini alabilir. Eğer başarabilirsek işte o gün birlikte yaşamanın tadına varabiliriz.

Uygarca yaşayabilmenin temel koşulu kitaplara gereken değeri vermektir. Kitaplar yakılmak, yasaklanmak, tozlu raflarda saklanmak için değil, okunmak için yazılır. Bizden öncekilerin yaptığı hataları yapmaya hakkımız yok. Çok zaman kaybettik ve geride az zamanımız var.

19 Mayıs 2013

Muzaffer Aytekin
Mirhani

2 yorum:

  1. Heybemde bu sözler üstüne söylenecek söz yok ama ellerim hala alkış tutabiliyor. Tebrik ederim Üstadım.

    İçimin ilk yandığı zamandı çocuklar ellerine ince uzun bir boru almışlar ve güzelim kitabın sayfalarını parçalayarak kendilerine külah yapıyorlardı. Sanki gözlerimi kapasam her şey bitecekmiş gibiydi ama bitmedi. O çocuklar bir süre daha külah yapmaya devam ettiler. Yaşları benden büyüktü ve erkektiler. Her şeyi göze aldım ve olanlara müdahale etmem gerektiği duygusuyla yanlarına gittim ve o kitabı yazana hiç mi saygınız yok diye haykırdım. Ardından tabiri caizse açtım ağzımı ve bir kez daha yumdum gözümü, sert bir tepki bekliyordum. Kavgayı bile göze almıştım ama bir süre bana bakarak, belki de ne dediğimi algılamaya çalıştıktan sonra içlerinden en irisi şöyle dedi: “Biz bunu neden düşünemedik ki, kitap yerine keşke defter getirseydik.” Bu sözler beni daha da incitmişti. Kitabı ellerinden kurtardım ama boş yere kesilen ağaçları kurtaramadım.

    Kalem tutan eliniz dert görmesin.

    Saygılar...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Paraf hanım, emin olun paylaştığınız bu anektot benim bir sürü yazmamdan daha etkileyici. Bende sizi bu duyarlılığınızdan dolayı kutlar, saygılar sunarım.

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.