19 Mayıs 2011 Perşembe

Şibumi


Yıllar önce İlk bu kitapla okumaya başladım, bir abim tarafından hediye edilen tam okuduğum ilk kitabı sizlere tanıtacağım. Sonradan roman okumayı bıraktım zaten bir ara yakın Türk Tarihi ve Osmanlı Tarihine merak sardım.
Kitap hoşuma gitti ben genelde gerçekleri okumayı severim. Son zamanlarda beynim çok dolu o nedenle de kitap okuyamıyorum.


Kitabın Özeti:

Her şey Washington’da bulunan Özgürlük Anıtı’nın karşısındaki bir binada, CIA’den bile güçlü bir örgüt olan Ana Şirket adındaki bir örgütün, Roma havaalanında işlediği bir cinayetin gizli kameradan çekilen görüntülerinin izlemesi üzerine, eksik kalan ve gözden kaçan hususların tespit edilmeye çalışılmasıyla başlamaktadır. Ana Şirketin tek amacı para kazanmak olup bütün örgütlerin tamamını kapsayan bir yapıya sahiptir.

Münih Olimpiyatlarında İsrail’li atletlerin öldürülmesi üzerine Münih Beşlisi adı altında bir örgüt kurulur. İngiliz İRA örgütünün işbirliğiyle, atletlerin öldürülmesi olayını gerçekleştiren, Kara Eylülcüler adındaki örgüt elamanlarından öç almaya giderken Roma hava alanında üç Münih Beşlisi mensubuna, Kızıl Ordu elemanları tarafından ateş açılır. Saldırı sonucu iki Münih Beşlisi üyesi öldürülür. Kurtulan tek kişi ise Hanna adında kızıl saçlı ve çekici bir kadındır. Gümrük görevlisinin pasaport kontrolü sırasında ona asılması üzerine işleri gecikmiş ve Hanna şans eseri kurtulmuştur. Hanna’nın buradan Pau havalimanına uçtuğu tespit edilir. Pau’ya neden gideceği Ana Şirket elamanları tarafından tespit edilmeye çalışılırken, bilgisayar yardımıyla tespit edilen isimler arasında çok enteresan bir isme ulaşılır ve olaylar o ismin geçmişi ile bu kızıl saçlı Hanna Stern’in arasında bir bağ kurmaya çalışılır. Bu ismi tespit edilen kişi Nicol Hel’dir.

Nicol Hel, zengin, özgür ve eğlenmeyi seven, çam yeşili gözlü ve hiç yaşını göstermeyen güzel bir bayandır. Rus asıllı idi. Evlenme amacı gütmeden yarı Alman asıllı olan Prusyalı Kont Hemut’la birlikte olur ve bir erkek çocuk sahibi olunca Kont Hemut’tan ayrılır. Bu çocuğu tüccarların çocuklarını gönderdikleri okullar yerine daha üstün eğitim alması ve farklı olması için evde ders aldırmaya başlar. Evde bulunan dadılardan Fransızca, Rusça, Almanca ve İngilizce’yi ana dili gibi öğrenir. Japon ordularının Şanghay’ı işgal etmeleri üzerine General Kişikavasa, kontesin evine yerleşir aralarında her ne kadar sıcak bir ilişki kurulamasa da, çocuğun bu kadar çok dil bilmesi ve zeki olması, generalin ilgisini çeker. Kontes hastalığa yakalanır ve ölür. Bunun üzerine, sorumluluk hisseden General Kişikavasa Nico’yu Japonya’ ya usta go oyuncusu Oteka San’ın yanına yollar. Ve bir Go oyunu hediye eder. Satrançtan daha üstün bir özelliğe sahip olan Japon Go oyununu yedi yıl süre ile öğrenir. Amerikalılar’ın Japonya’ya attığı bombayla kız arkadaşını kaybeder. Çok sevdiği ve çok şeyler öğrendiği hocası Otake San’ı kaybeder. Artık Japonya’da hiçbir yakını ve ona bakabilecek kimsesi kalmamıştır. Ülkede savaş vardır. Oradan oraya koşup dururlar. Ülkede insan boyundan büyük bina kalmamıştır. Yedi dil bilmesi sayesinde CIA’ye gelen bir şifreli mesajı çözmesi üzerine Amerikan istihbarat biriminde işe başlar. Çok sevdiği General Kişikavasa’dan haber alamaz.

Günün birinde Rusya’dan gelen bir mesaj üzerine General Kişikavasa’nın yaralı olarak yattığı hastanede yakalandığını ve savaş suçlusu olarak Japonya’ya yargılanmak üzere geleceğini öğrenir. Ve onunla görüşme çabası içerisine girer. Sonunda Rus komutanını ikna ederek onunla görüşür. Görüşmesinde generalin moralinin çok bozuk olduğunu ve intihar girişimlerinde bulunduğunu, hatta yemek yemediğini ama Ruslar tarafından boğazına bir hortum vasıtasıyla yemek tıktıklarını ve çok zor günler geçirdiğini öğrenir. Kendisini hayatta tutan bir şeyin olmadığını bildikleri için Nico ile görüşmesine izin vermişlerdir, yoksa vermezlerdi diyerek Nico’ya yabancı dillerini ilerletmesini, çünkü ona ileriki yaşamında sadece bunların yardımcı alabileceğini anlatır.

Niko generalin bu durumuna çok üzülür. Bir saatlik görüşmenin üzerine yarın da gelmek üzere oradan ayrılır. Evde gözüne uyku girmez ve generalin daha fazla acı çekmesine dayanamaz. Nico görüşmeye gittiğinde generale o eski güzel günlerini kızıyla dağlarda gezindiği güzel günleri düşünmesini ve pencereden dışarı bakmasını söyler. General dışarı baktığında elle öldürme sanatını çok iyi öğrenen Nico iki parmağının arasına aldığı bir kurşun kalemi generalin şah damarına batırır ve general beş saniye içinde ölür. Bunun üzerine sorgu odasına alınır ve ağır işkencelere maruz kalır. Tutuklu kaldığı süre içerisinde sosyal danışmanın getirdiği lügat kitaplarından Bask dilini öğrenir.

Üçüncü sene sonunda Ana Şirket tarafından başarılamayan Çin’deki bir komutanın öldürülmesi işini özgürlüğünü geri almak şartıyla kabul eder ve görevi yerine getirilerek tutukluluk hali sona erer. Yabancı dili çok iyi olduğundan hiçbir zorlukla karşılaşmaz ve Kostariko kimliği çıkartarak İspanya’da yeni bir hayata başlar. Ta ki kızıl saçlı Hanna’nın kendi şatosuna gelmesine kadar. Hanna’yı takip eden Ana Şirket elamanı Daymond Star ve bir Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi Arap Nico’yu ziyaret ederler ve Hanna’nın kendilerine teslim edilmesini önerirler. Bunu kabul etmeyen Nicol Hel, Kara Eylül üyelerini ortadan kaldırır. Bunu duyan Ana Şirket elamanları Hanna’nın saklandığı dağ evini bir papaz yardımıyla öğrenirler ve Hanna’yı öldürürler. Bay Hel de o gün mağaraya iner. Mağaranın ağzına gelen Daymond bu mağaranın çıkışının olmadığını bildiğini ve sonunun geldiğini söyler.

Ama Hel dalgıç tüpleri sayesinde oradan kurtulur ve evine döndüğünde bir mektup alır. Mektup çok sevdiği dostu Pir’den gelmektedir. Amerikan başkanı Kenedi’nin kimler tarafından vurulduğunu bildiğini ve şu anda kendisinin ölmüş olacağından dolayı kanıtları yolladığını bildirir. Bu fotokopi ve kanıtları alan Hel Ana Şirket’e giderek bir pazarlık yapmıştır. Bu pazarlıkta kendisi üzerinde bulunan bütün malların bilgisayar yardımıyla Ana Şirket üzerine geçirildiğini ve bunları geri istediğini belirtir. Ayrıca kendisine acı çektiren Daymond Star ve Filistin örgüt üyesi Arap ajanın kendine yem olarak verilmesi ister. Ana Şirket bu kadar büyük bir olay karşısında anlaşmayı kabul eder ve bu üç ajanını Bask dağlarına bir göreve yollar orada bekleyen Nicol Hel Hollanda yapımı tüfeğiyle üçünü de sisli bir günde öldürür.

Orjinal Adı: Shibumi
Kitabın Yazarı: Rodney William Whitaker, ABD'li yazar. Romanlarında genellikle Trevanian takma adını kullandığı için bu isimle tanınır.
Çeviren: Belkıs Dişbudak Çorakçı
Basım Tarihi: 1993
Yayın Yılı: 2007
Sayfa sayısı: 419

Duygu Özdemir’e ithaftır.

Delikanlı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.